Esra Kılıç, Deniz Tekin –19 Mart 2025
Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2024/13
Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesinde 10 Şubat 2013’te bir gösteriye yapılan polis müdahalesi sırasında 19 yaşındaki Şahin Öner, polisin kullandığı shortland tipi zırhlı aracın ezmesi sonucu hayatını kaybetti. Polis memuru Selahattin Korkmaz hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla 2017 yılında açılan dava 23 Kasım 2021’de karara bağlandı. Mahkeme, Sanık polis Selahattin Korkmaz’ı “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırdı. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği hükmü esastan bozarak, sanık ile Şahin Öner’in kusur durumlarını ortaya koyacak yeni bir bilirkişi raporu aldırılması gerektiğine karar verdi. Bozma kararının ardından yeniden başlayan Şahin Öner Davası’nın üçüncü duruşması 22 Ocak 2025’te Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşmanın görüleceği Diyarbakır Adliye binasına girebilmek için X-Ray cihazının bulunduğu iki ayrı polis arama noktasından geçip, GBT yapıldığına dair pusula aldıktan sonra içeriye girebildik. Adliyenin yoğun olduğu Salı veya Perşembe günleri dışında bir gün olduğu için koridor sakindi. Duruşma salonunun önünde başka duruşmalar için geldiğini düşündüğümüz kişiler bekliyordu. Kapının yanındaki listede bizden önce 5 duruşma yapılacağını gördük. Salonunun yanındaki bankta oturarak duruşmayı beklemeye başladık. Duruşma salonunun önüne gelen polisler, mübaşir ile güvenlik önlemlerine dair görüştükten sonra ayrıldı. Bu kez, katılan avukatları duruşmanın ne zaman başlayacağını mübaşire sordu ve mübaşir avukatların telefon numarasını elindeki duruşma listesine not aldı ve kendilerine haber vereceğini söyledi. Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından duruşma saat 10.02’de başladı.
Duruşmaya Katılım
Öner ailesinin vekili olarak İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Ercan Yılmaz, İHD Diyarbakır Şubesi yönetim kurulu üyesi Av. Yakup Güven ve Av. Rahşan Bataray Saman salondaki yerlerini aldı. Duruşmaya Öner ailesinden kimse katılmadı. Sanık Selahattin Korkmaz da duruşmaya katılmazken müdafii Av. Mustafa Gürses hazırdı. Hafıza Merkezi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi, İHD Diyarbakır Şube ve İHD Genel Merkez Dava Takip Komisyonu duruşmayı izledi. Basından Mezopotamya Ajansı muhabiri de duruşmayı izleyenler arasındaydı. İzleyici kısmının ön sırasını “güvenlik” gerekçesiyle boşaltan çevik kuvvet polisleri ön sırada ve iki sivil polis de izleyiciler kısmındaki arka sıradan izledi.
Duruşmanın Seyri
Kâtip, duruşmaya katılanların yoklamasını yapıp isimlerini tutanağa geçirdi. Ardından Mahkeme Başkanı duruşma tutanağı gözden geçirdi. İddia makamının esas hakkındaki mütalaasının celse arasında taraflara tebliğ edildiği tutanağa geçirildi.
Mütalaada, Sanığın ‘Taksirle Ölüme Neden Olma’ Suçundan Cezalandırılması İstendi
İlk olarak söz alan duruşma savcısı, celse arasında mahkemeye sunduğu 2 sayfalık esas hakkındaki mütalaanın tamamını okumadı. Savcı, sanık Selahattin Korkmaz’ın TCK’nin 85/1 maddesinde düzenlenen “taksirle ölüme neden olma” suçundan cezalandırılmasını talep etti. Kâtip, savcının ortak ağdan paylaştığı esas hakkındaki mütalaayı duruşma tutanağına kopyaladı. Mütalaada, “dava dosyasında yer alan bütün bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, 10 Şubat 2013 günü akşam saatlerinde Diyarbakır Merkez Şehitlik Mahallesinde 25-30 kişilik bir grup yolu trafiğe kapatıp, çöp konteynırlarını devirerek yasadışı eylem yaptıkları, kolluk güçlerinin eyleme müdahale etmek için olay yerine gittiği ve müdahalesi üzerine ara sokaklara kaçan grubu 75 kod numaralı Shortland marka zırhlı araçla takip eden sanık Selahattin Korkmaz’ın gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeyerek yolda bulunan maktul Şahin Öner’e taksirli bir şekilde çarparak tali kusurlu olarak ölümüne sebep olduğu, üzerine atılı suçu işlediği” kaydedildi. Ayrıca, sanığın ehliyetine belli bir süreyle el konulması da talep edildi.
“Bu Yargılama Bile Kendi Başına Yaşam Hakkının İhlali”
Esasa karşı savunma yapmak için ilk olarak sözü alan katılan müdafi Av. Yakup Güven, 2013 yılında yaşanan olayın, soruşturma ve kovuşturma süreciyle birlikte 12 yıldır yargılamasının devam etmesinin, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmaması, sanıkların cezalandırılmamış olmasının ve tutuklanmamasının eksiklik olduğunu vurguladı. Güven, bu yargılamanın bile kendi başına anayasal hak olan yaşam hakkının ihlali olduğu ifade etti. Bu olayın basit bir trafik kazası olmadığını, sanığın taksirle değil kasten ve bilerek bu cinayeti işlediğinin açık olduğunu ifade eden Güven, “mahkemenin, bu hususta tarafsız tanıkların beyanlarına itibar etmediği, bunun yerine olay yerinde olan polis memurlarının beyanlarına öncelik tanıdığı açıktır” dedi. Diyarbakır Valiliğinin cinayet sonrasında sıcağı sıcağına yaptığı açıklamayla kamuoyunu yanlış yönlendirdiğini hatırlatan Güven, bunun soruşturmanın etkili yürütülmemesi konusundaki endişelerini haklı çıkardığını söyledi.
“Sanığın, Şahin Öner’i Kasten Öldürdüğü Açık”
Olayı gören tanıkların mahkeme huzurunda ve öncesinde soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanları hatırlatan Güven, 112’yi arayan bir tanığın panzerin çocuğu ezdiğini ve onu yerden kaldırmadığını beyan ettiğini aktardı. Yine mahkemede ifade veren tanık Y.D.’nin, ölen çocuğun elinde bir şey görmediğini, Şahin’i ellerini havaya kaldırmasına rağmen panzerin ezip gittiğini, akabinde ikinci panzerin geldiğini beyan ettiğini iletti. Güven, tanık Y.D.’nin yalan beyanda bulunması için polisin kendisine baskı yaptığını söylediğini de hatırlattı. Şahin Öner’in sanık tarafından kasten öldürüldüğünü vurgulayan Güven, zırhlı aracın Öner’e çarptıktan sonra hastane yerine ağır yaralı şekilde karakola götürüldüğünü, polislerin Öner’e sinkaflı küfürler ederek “Sen daha ölmedin mi?” dediğini söyledi. Kolluğun, Öner’in hayatta kalması için hiçbir şey yapmadığına dikkat çeken Güven, bu durumun iyi niyetli olmadığını söyledi. Güven, “Dosyadaki bütün deliller sanığın, Öner’i bilerek, isteyerek yani kasten öldürdüğünü gösteriyor. Bu kadar açık ve aleyhte delil olmasına rağmen sanığın tutuklanmamıştır. Basit bir trafik kazasında bile araç sürücüleri taksirle öldürme suçundan tutuklanmaktadır.” dedi. Esas hakkındaki mütalaaya katılmadıklarını ifade eden Güven, sanığın kasten insan öldürme suçundan cezalandırılmasını ve hüküm ile birlikte tutuklanmasına karar verilmesini istedi.
“Son 15 Yılda Zırhlı Araçların Karıştığı 82 Ayrı Olayda Ölen 44 Kişiden 22’si Çocuk”
Katılanlar vekillerinden Av. Ercan Yılmaz, zırhlı araçların neden olduğu sivil ölüm ve yaralanmalara ilişkin İHD’nin verilerini paylaştı. Yılmaz, son 15 yılda zırhlı araçların karıştığı 82 ayrı olayda ölen 44 kişiden 22’sinin çocuk olduğunu belirterek, bu verilerin kendilerine çok şey anlattığını, kolluğun zırhlı araçları pervasız şekilde kullandığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Yargının zırhlı araçların karıştığı olaylara yaklaşım tarzının kolluğun pervasız şekilde araç kullanmasının bir nedeni olduğuna dikkat çeken Yılmaz, zırhlı araçların sivil yaşam alanları, şehir merkezlerinde kullanımının uygun olmadığına dair raporlar olduğunu hatırlattı.
‘Terör Eylemi’ ya da Terör Bölgesi’ Gibi Gerekçeler Kolluğun Hukuk Dışı Eylemlerini Meşru Gösteremez’
Diyarbakır Valiliğinin, Öner’in hayatını kaybettikten sonra yaptığı açıklama ile maktulü suçladığını söyleyen Yılmaz, “Daha deliller toplanmamış, olay belli değil, Valilik maktulün bomba attığını beyan etmiştir. Ölüm raporu var, maktulün elinde ve yüzünde patlayıcı tahribat ibaresi yoktur. Diyarbakır Valiliği bu olayı cezasızlıkla ile sonuçlandırmak için adım attı. Sonra tanıklar üzerinde baskı kuruldu.” dedi. Adil karar vermenin önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bu davadaki uygulamalara bakıldığında mevzu kolluk görevlileri olduğunda yargı sanıklar lehine kararlar vermektedir. ‘Terör eylemi, terör bölgesi’ gibi gerekçeler kolluğun hukuk dışı bu eylemlerini meşru göstermez. Anayasa Mahkemesi Cizre’de polis kurşunuyla öldürülen Nihat Kazanhan olayında yargılanan kolluk görevlisi verilen cezada haksız tahrik indirimi uygulaması konusunda hak ihlali kararı vermiştir.” dedi. Sanık hakkında kasten öldürme suçundan hüküm kurulmasını ve hükümle birlikte tutuklanmasını istedi.
“Kolluk Bu Tür Suçları İşlerken Ceza Alacağını Bilmelidir”
Katılan vekili Av.Rehşan Bataray 2013 yılından beri bu davayı takip ettiklerini belirterek, “İnsan hakları alanında ve cezasızlık alanında çalışan avukatlarız, güvenlik görevlilerinin şüpheli olduğu dosyalarda maalesef ki tüm makamlar cezasızlık politikasını izliyorlar. Takipsizlik kararı verilir, çok az dosyada dava açılıyor. Bu dosya da o dosyalardan biri. Maktulü tanımayan tanıkların ısrarlı beyanlarına rağmen, bu tanıklara kolluk personeli tarafından tehdit ve baskı kurulduğunu biz avukatlar olarak gözlemlendik. Savcılık, Adli Tıp Kurumu’ndan ısrarla kusur oranı istemiştir. Adli Tıp Kurumu bunun klasik bir trafik kazası olmadığını detaylı olarak belirtmiştir. Raporda, sanığın kasıtlı olarak maktule çarptığı hatta birkaç kez üzerinde gidip geldiği de belirtilmiştir. Adli tıp raporu ortadadır, sanık açısından hiçbir tutuklama veya görevden alınma durumu olmadı” dedi. Bu davada cezasızlıkla sonuçlanmasıyla ilgili kaygılarını dile getirmek istediklerini aktaran Bataray, kolluk görevlilerinin bu tür suçları işlerken ceza alacaklarını bilmeleri gerektiğini, bunun sağlanması durumunda cezasızlığın aşılacağını, görevlerini özenli yapacaklarını söyledi.
Sanık müdafi Av. Mustafa Gürses, daha önce vermiş oldukları beyanları tekrar ettiğini söyleyerek, müvekkilinin olayda gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini savundu. Müvekkilinin olay mahallinin bulunduğu koşullar nedeniyle kendi kusuru olmadan bu olayın yaşandığını iddia eden Gürses, müvekkili hakkında beraat kararı verilmesi, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda lehe olan hususların uygulanmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı, sanık duruşmaya katılmadığı için son sözü yerine daha önce vermiş olduğu beyanı tutanağa geçirdi.
Ardından karar için duruşmaya ara verildi, herkes salondan çıkarıldı.
Karar
Yaklaşık 10 dakika süren aranın ardından kararı açıklandı. Kararı Mahkeme Başkanı değil, mahkeme mübaşiri avukatlara söyledi, taraflara tutanak verilmedi.
Mahkemenin istinaf yolu açık olmak üzere verdiği karar şöyle:
Sanık Selahattin Korkmaz'ın taksirle ölüme neden olma suçunu işlediği anlaşıldığından suçun işleniş biçimi, sanığın amaç ve saiki, meydana gelen neticenin ağırlığı gözetilerek eylemlerine uyan TCK'nın 85/1 maddesi uyarınca takdiren ve teşdiden 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına
Sanığın bilinçli taksir ile hareket ettiği anlaşılmakla, TCK 22/3 maddesi gereğince sanığın cezasında takdiren 1/3 oranında artırıma gidilerek 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına
Sanığın, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri, lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek sanığın cezasında 5237 sayılı TCK'nun 62/1 maddesine göre takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 3 YIL 4 AY hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Suçun işlenmesindeki özellikler, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı nazara alınarak, sanığa verilen hapis cezasının TCK'nın 50/4 maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesine takdiren yer olmadığına,
Sanığa verilen hapis cezasının süresi dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK'nun 50.maddesi kapsamında hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine, 5237 sayılı TCK'nun 51.maddesi kapsamında ertelenmesine ve CMK.nun 231. Maddesi kapsamında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına yer olmadığına karar verildi.